Antalya’nın Kumluca ilçesine bağlı Kuzca(Söğütcuması) köyü sınırları içerisinde yürütülen hidroelektrik santrali(HES) çalışmalarında onbinlerce kızılçam ağacı yok edildi! Dahası; bu çalışmaların sonucunda elektrik üretimi niyetiyle Toros Dağları’nın yaşam can damarlarından biri olan Alakır nehri tamamen borulara hapsedilecek ve doğal yatağından çalınarak kurutulacak!
Ve böylece 60 km uzunluğundaki bakir doğa harikası Alakır vadisinin can damarı kesilmiş olacak! Bölgenin gerçek yerel sahipleri olan flora ve faunanın tek yaşam kaynağının, yani bu suyun çekilmesi, vadinin mikro iklimini değiştirerek tüm yaban hayatını, yağış rejimini, tarımı, yerel kültürel değerleri, göçmen kuşlarını, nesli tükenmek üzere olan ve “dağ alası” da denilen kırmızı benekli alabalığı(Salmo trutta) negatif anlamda ve birincil olarak etkileyecek. İlk yok olacaklara birkaç örnek verilecek olsa ağaçlardan binlerce doğu çınarı(Platanus orientalis), çalılardan sayısız ılgın(Tamarix sp.), mersin(Myrtus communis), funda(Erica sp.) ve bu nehre bağlı yaşayan daha pek çok bitki, bu bitkilere bağlı yaşayan sayısız hayvan ilk akla gelenler olarak sıralanabilir. Bu bitkilerin ölümünü ise bu vadinin nemine bağlı yaşayan bazı meşe türleri(Quercus coccifera, Quercus brantii), Türkiye’de seyrek görülen Kafkas çitlenbiği(Celtis caucasica), çeşitli maki elemanları ve bu kesimin asıl orman ağacı olan milyonlarca kızılçam(Pinus brutia) takip edecektir. Vadinin daha yüksek rakımlarında yaşayıp koruma altında olan sedir(Cedrus libani) ve aynı rakımda yaşayan bazı ardıç türlerinin(Juniperus foetidissima, Juniperus excelsa) etkilenmesi ise son aşama olacaktır. Sonrasında ise bu yıkımın etkisi bu vadi ile sınırlı kalmayıp olumsuz sonuçları tüm bölgeyi etkileyecektir. Etkilenen ise yalnızca doğa değil, yani yalnızca bitkiler ve hayvanlar değil, doğaya bağlı yaşayan, kırsal hayatlarını sürdüren köylüler olacaktır.
İçinizde, bir nehrin tüm bu sayılanları yaşattığını ve yokluğu halinde bu şeylerin de yok olacağını abartılı bulanların olması muhtemeldir. Onlara aynı coğrafyanın, yani Beydağları’nın veya Beydağları’nın da içinde olduğu tüm Toroslar’ın, nehir yataklarına veya küçük de olsa göllere sahip olmayan bölgelerini gezmelerini ve oralardaki ağaçsız ve hatta çalısız, taşlık, kurak, cansız arazileri görmelerini ve iyi niyetimle ekoloji hakkında az da olsa birşeyler okumalarını öneririm.
Alakır vadisine geri dönelim. Tamamı ve nehrin tümü için öngörülen 12'şer megawattlık, herbiri ortalama 10 km uzunluğunda 6 adet HES'in yapımına nasıl bir ÇED(Çevre Etki Değerlendirme) raporuyla izin verildiği büyük bir soru işaretidir.
Yapılan ihale ile bu yıkımı paylaşan Isparta’dan Hasan Tığlı'nın sahibi olduğu “Metamar” şirketiyle Antalya’dan Mustafa Sak'ın sahibi olduğu “Ado Enerji” şirketi, bu katliamı gerçekleştirirken asıl soru, duyarsızlıkları ile büyük bir sınav veren, başta çevreye duyarlı olan Antalya ve bölge halkı olmak üzere, Anadolu’nun bu nadide doğa parçalarını korumak üzere kendilerini görevli olarak görevlendirmiş onlarca çevre örgütünün onbinlerce doğa gönüllüsünün ve medyasının bu yıkıma karşı suskunluğudur!
Ayrıca, “yenilenebilir bir enerji kaynağı” olarak gösterilerek aklanmaya çalışılan HES projelerinde, yenilenebilenin sadece enerji, yenilenemiyecek bir şekilde tahrip edilip, suları çekilerek yok edilenin ise doğanın kendisi olduğunun farkına varmak gerekir.