Alakirin Sesi

Posted on 00:19 In: , , , ,

Suyun Duasi

Posted on 08:15 In: , , ,

Antalya’nın Kumluca ilçesine bağlı Kuzca(Söğütcuması) köyü sınırları içerisinde yürütülen hidroelektrik santrali(HES) çalışmalarında onbinlerce kızılçam ağacı yok edildi! Dahası; bu çalışmaların sonucunda elektrik üretimi niyetiyle Toros Dağları’nın yaşam can damarlarından biri olan Alakır nehri tamamen borulara hapsedilecek ve doğal yatağından çalınarak kurutulacak!
Ve böylece 60 km uzunluğundaki bakir doğa harikası Alakır vadisinin can damarı kesilmiş olacak! Bölgenin gerçek yerel sahipleri olan flora ve faunanın tek yaşam kaynağının, yani bu suyun çekilmesi, vadinin mikro iklimini değiştirerek tüm yaban hayatını, yağış rejimini, tarımı, yerel kültürel değerleri, göçmen kuşlarını, nesli tükenmek üzere olan ve “dağ alası” da denilen kırmızı benekli alabalığı(Salmo trutta) negatif anlamda ve birincil olarak etkileyecek. İlk yok olacaklara birkaç örnek verilecek olsa ağaçlardan binlerce doğu çınarı(Platanus orientalis), çalılardan sayısız ılgın(Tamarix sp.), mersin(Myrtus communis), funda(Erica sp.) ve bu nehre bağlı yaşayan daha pek çok bitki, bu bitkilere bağlı yaşayan sayısız hayvan ilk akla gelenler olarak sıralanabilir. Bu bitkilerin ölümünü ise bu vadinin nemine bağlı yaşayan bazı meşe türleri(Quercus coccifera, Quercus brantii), Türkiye’de seyrek görülen Kafkas çitlenbiği(Celtis caucasica), çeşitli maki elemanları ve bu kesimin asıl orman ağacı olan milyonlarca kızılçam(Pinus brutia) takip edecektir. Vadinin daha yüksek rakımlarında yaşayıp koruma altında olan sedir(Cedrus libani) ve aynı rakımda yaşayan bazı ardıç türlerinin(Juniperus foetidissima, Juniperus excelsa) etkilenmesi ise son aşama olacaktır. Sonrasında ise bu yıkımın etkisi bu vadi ile sınırlı kalmayıp olumsuz sonuçları tüm bölgeyi etkileyecektir. Etkilenen ise yalnızca doğa değil, yani yalnızca bitkiler ve hayvanlar değil, doğaya bağlı yaşayan, kırsal hayatlarını sürdüren köylüler olacaktır.
İçinizde, bir nehrin tüm bu sayılanları yaşattığını ve yokluğu halinde bu şeylerin de yok olacağını abartılı bulanların olması muhtemeldir. Onlara aynı coğrafyanın, yani Beydağları’nın veya Beydağları’nın da içinde olduğu tüm Toroslar’ın, nehir yataklarına veya küçük de olsa göllere sahip olmayan bölgelerini gezmelerini ve oralardaki ağaçsız ve hatta çalısız, taşlık, kurak, cansız arazileri görmelerini ve iyi niyetimle ekoloji hakkında az da olsa birşeyler okumalarını öneririm.
Alakır vadisine geri dönelim. Tamamı ve nehrin tümü için öngörülen 12'şer megawattlık, herbiri ortalama 10 km uzunluğunda 6 adet HES'in yapımına nasıl bir ÇED(Çevre Etki Değerlendirme) raporuyla izin verildiği büyük bir soru işaretidir.
Yapılan ihale ile bu yıkımı paylaşan Isparta’dan Hasan Tığlı'nın sahibi olduğu “Metamar” şirketiyle Antalya’dan Mustafa Sak'ın sahibi olduğu “Ado Enerji” şirketi, bu katliamı gerçekleştirirken asıl soru, duyarsızlıkları ile büyük bir sınav veren, başta çevreye duyarlı olan Antalya ve bölge halkı olmak üzere, Anadolu’nun bu nadide doğa parçalarını korumak üzere kendilerini görevli olarak görevlendirmiş onlarca çevre örgütünün onbinlerce doğa gönüllüsünün ve medyasının bu yıkıma karşı suskunluğudur!
Ayrıca, “yenilenebilir bir enerji kaynağı” olarak gösterilerek aklanmaya çalışılan HES projelerinde, yenilenebilenin sadece enerji, yenilenemiyecek bir şekilde tahrip edilip, suları çekilerek yok edilenin ise doğanın kendisi olduğunun farkına varmak gerekir.


ALAKIR ÖZGÜR AKSIN!

Posted on 03:06




videoyu daha kısa sürede yüklemek ve
izlemek için;

http://www.dailymotion.com/video/xapqw1_alakir-ozgur-aksin_lifestyle



ALAKIR NEHRİ

Antalya'nın Kumluca ilçesine bağlı Beydağları'nın yamacındaki Dereköy köyündeki kaynaklardan başlayıp,

Büyükalan Köyü'nün Karaağaç mahallesindeki kaynakların oluşturduğu şelalelerle buluşup,

Kuzca ve Karacaören köylerinden geçerek,
Kumluca ile Finike'nin oluşturduğu ilçe sınırlarından Akdenizle kavuşan,

tertemiz suyuyla,tüm bölgenin en önemli can damarıdır.




















Alakır Nehri,içinde bulunduğu 70 km.uzunluğundaki
Alakır Vadisi'ndeki sayısız flora ve fauna çeşitliliğine ve yöre halkıyla,
onların oluşturduğu çok değerli kültürel zenginliklere hayat vermiştir.


Geçmişte yedisi vadinin içinde,
(Kosara,Kitanaura,Ldebessos,Kotanna,Akaliassos,Kormos,Madnaus)

ikisi sahilde olmak üzere,( Rhodiapolis,Korydalla ) antik Likya şehirlerine ve ovasına bereket taşımıştır.

Alakır Vadisi,eski Likya kentlerinin günümüzdeki köy yaşantısıyla,
yaylalarındaki yörük kültürünün yanında,
içinde nadide sedir ormanlarını ve 1700 yaşındaki anıt sedir ağacını (ambar katranı) barındıran ,'Dibek Tabiatı Koruma Alanı',eski su değirmenleri ve eski ahşap köprüler gibi birçok değeri içinde yaşatmaktadır.
Son dönemlerde yapılan araştırmalarda ,bölgenin birçok endemik türe evsahipliği yaptığı tespit edilmiştir.



















ALAKIR VADİSİNDE 'HES' KATLİAMI

nümüzde ise, Alakır Nehri, kaynağından sahile kadar, üzerinde yapılması öngörülen ve bir kısmınında yapımına başlanan 7 adet 'hidroelektrik santrali' ile (HES) (Alakır 1 HES,Alakır 2 HES,Kürce HES,Dereköy HES,Kuzdere HES,Balıklar HES,Çayağzı HES) tamamen yok edilmek istenilmektedir.









Projeler kapsamında borulara hapsedilecek olan
ALAKIR NEHRİ,
onbinlerce yıldır doğal olarak kendi yatağından akarak hayat verdiği tüm bitki,hayvan ve insanlardan çalınmak istenilmektedir.

Vadinin ve bölgenin tek yaşam can damarı olan Alakır Nehri'nin üzerindeki bu katliam projesisnin gerçekleşmesi halinde,
onun suyundan kendine özgü mikroikliminden faydalanan tüm canlılar,önceliklede 'Kırmızı Benekli Alabalık' ve nehirde yaşayan onlarca canlı ve etrafındaki birçok bitki türü yok olacaktır.

Vadinin kendine özgü mikroikliminin değişmesiyle ise,doğanın tüm dengesi bozulacak,
yağış rejiminin negatif yönde etkilenmesiyle de kuraklık,sel,erozyon,orman yangını riskinde artış ve hastalıklar ortaya çıkacaktır.

Bu koşullarda geçim ve yaşam kaynağı olarak ne tarım ne de turizm yapılabilineceğinden,bölge halkı yöreyi terketmek zorunda kalacak ve zengin tüm kültürel ve yerel değerleriyle zaman içinde yok olacaktır.

Gidecek bir yeri ve olanağı olmayıp bölgede kalanlar ise,
santrallerin,orman yangını riski taşıyan ve inanılmaz görsel kirlilkle beraber,yaydıkları güçlü manyetik dalgalarla canlılardaki kanser riskini arttıran dev elektrik direkleri,kabloları ve kuraklıkla yaşamaya çalışmak zorunda kalacaklardır.Alakır Nehrinin gürleyen sesi vadiden çalınmış olacak...

Santrallerin yapım aşamasında ise,kilometrelerce uzunluğundaki,kapalı iletim hattı boruları döşenirken,onbinlerce yöreye özgü ağaç katledilecek ki şu anda binlercesi katledildi vede katledilmeye devam edilmektedir.

İnşaatlar sırasında,bölgenin kendine özgü hassas topografyası,dev iş makinalarıyla değiştirilerek,
dağlar taş öğütme niyetiyle delik deşik edilip,taş öğütme makinalarıyla unufak edilip,erozyon tetiklenmektedir.

Kesilip yokedilen ağaçların yanısıra,iletim hattı açılırlen,etrafa gelişigüzel dökülen topraklarla,çevredeki ağaç ve bitkilerde yok edilmektedir.

Daha ilk etapta hesaplanabilen bu genel olumsuzlukların dışında,
bu ilkel projelerin doğanın hassas dengesini bozmasıyla,
ileride ortaya çıkması muhtemel fakat insan aklımızla bilemediğimiz ve şimdiden hesaplayıp öngöremediğimiz daha birçok olumsuz etkileri olacaktır.

Yenilenebilir ve sürdürülebilir diye kamuoyunu yanıltarak sunulan bu ilkel HES'lerin üretim kapasiteleri 10MW'ın altında gösterildiğinden,'Çevre Etki Değerlendirme' (ÇED) raporuna dahi kanunen gerek duyulmamaktadır.

Ayrıca bu projelerde sürdürülebilenin,sadece elektirik üretimiyle kazanılacak olan paranın,sürdürülemiyecek bir şekilde tamamen tahrip edilerek yok edilenin ise doğanın kendisi olduğu anlaşılmalıdır.

Gerçek şu ki, Alakır Nehri'nin debisi düşüktür ve üretilmesi planlanan toplam elektrik miktarı,onbinlerce yılda oluşmuş bu doğa harikası vadiyi ve onun gerçek yerel sahipleri olan tüm canlı yaşantısını geri dönülmez bir şekilde tamamen yok etmeye kesinlikle değmeyecek bir miktardır.

Bunlardan en trajik olanı,zaten debisi çok düşük olan nehrin yatağına bırakacaklarını taahüt ettikleri su miktarıdır ki bu su,tabiatın ve canlıların suya en cok gereksinim duydukları sıcak ve kurak yaz aylarında birkaç yüz metre sonra çakıl ve taşların arasında yok olup gidecektir.

Şuda bilinmelidirki,gelişmiş ülkelerde yeni HES yatırımlarına izin verilmemekle birlikte,geçmişte izin verilenlerinde,sadece bir nehre bir yada en fazla iki adet HES yapılmasına izin verilen 'havza' yönetmelikleri ile sıkı denetim altında ve birincil olarak doğanın korunması şartıyla gerçekleştirilmiş projelerdir.

Günümüzde ise,doğa dostu,çağdaş güneş enerjisi ve rüzgar enerjisi projelerine yatırımlar yapılmaktadır.






















NE YAPMALI? (KARŞI TEZ)

Elektrik,çağdaş yaşamın vazgeçilmez bir gerçeğidir.Dışa bağımsız öz kaynaklarımızdan üretilmesi ise ulusal bir hedef olmalıdır.Ama asıl önemli olan,atalarımızdan yadigar bu cennet toprakları,
geridönüşümsüz bir şekilde tahrip etmeden,gelecek kuşaklara tertemiz,yaşanılabilir halde emanet edebileceğimiz son teknoloji ürünü,çağdaş ve doğa enerji üretim politikalarına yöneliktir.

Antalya'da bu 'güneş enerjisi'dir.

Dünya çapında sayılı güneş enerjisi potansiyeline sahip Antalya'mızda,doğa katili HES'lere yapılan milyonlarca TL'lik yatırımların yerine,
hem maddi hemde manevi açıdan daha verimli ve doğaya da hiçbir zarar vermeden elektrik üretmek hem akla hemde mantığa en uygunudur.

Son yerel seçimler sırasında,bizleri umutlandıran projelerin başında yer alan
'güneş tarlaları' projesini,
Antalya'nın yeni belediye başkanı Mustafa Akaydın hocamızdan bir an evvel hayata geçirmesini ve birkaç Mw'lık bir doğa katili,ilkel HES projelerini durdurmasını talep ediyoruz.

Unutulmamalıdırki,
insan elektriksiz yaşayabilir ama susuz asla!

HES'lerin yıkımından kurtulacak olan yöre halkı,bölgenin tabiatına,toprağına ve iklimine çok uygun olan ekolojik tarım,ekoturizm ve trekking gibi doğa sporlarının potansiyel geliriyle kalkınarak,
yerel,kültürel değerlerini ,el sanatlarını ve yaşantılarını koruyarak geliştirebililecektir.
Geri dönülmeyecek bir şekilde,daha fazla geç kalınmadan derhal bu konuda harekete geçmek gerekmektedir.

Herkesce kabul görmesi muhtemel tüm bu unsurların ışığında,eğer hala bir harekete geçilmiyorsa,
ozaman bu HES yatırımlarının arkasındaki asıl niyetin,gelecekteki muhtemel kuraklık senaryolarının öngörüsü ile,şimdiden tüm su kaynaklarının özel şirketler eliyle kontrol altına alınma çabası olduğu ortaya çıkacaktır ki o zaman,her bireyin en temel ihtiyacı ve doğal hakkı olan suyla ilgili mücadeleler ayrı bir boyut ve mana kazanacak ve ona göre şekillenecektir.
Su,yaşam kaynağımız ,emanetimiz ve geleceğe olan sorumluluğumuzdur.


Bu iletişim noktası,tahakkümcüsü insan egosunun yarattığı kapitalist doğa sömürüsüne karşı,
Alakır Vadisinin gerçek sahipleri olan balıkların,kurdun kuşun,çiçeğin böceğin,karıncanın ağacın,sayısız flora ve faunasıyla yerel hakının yaşam kaynağı ve temel hakkı olan suyu çalmak isteyen ,para hırsı ve mağduru doğa katillerine karşı direnişin sanal odaklayıcısıdır.

Bu sayfa,fiziksel olarak yanımızda olamayıp,uzaklardan da olsa Alakır'ın özgürce akması için verilen mücadeleye destek olmak,bilgi edinmek,süreci takip etmek ve iletişime geçmek isteyen tüm alakır vadisi nehrinin dosları ve kardeşleri içindir.

Kelimelerin anlatamadığını ve daha fazlasını algılamak için,

Alakır vadisine gelip,

temiz havasından derin bir nefes,

berrak serin suyundan bir yudum,

tabiatının görsel ve işitsel ahengine ruhsal bir dokunuş için,

Alakır Vadisi'ne bekleriz herkesi...

Gelin ve ne uğruna nelerin yok edilmek istendiğine kendi gözlerinizle tanık olun.

Yaşam kaynaklarımıza karşı sorumluluk,geleceğimiz adına hepimizindir.

Ayrıca bu doğa katili ilkel HES projeleri,güzel Anadolu'muzun özgürce akan tüm tüm nehirlerini,

özelliklede cennet bahçesi Doğu Karadeniz'imizin güzelim tabiatınıda tehdit etmektedir.

Alakır canlıları tüm eylem ve dualarıyla o bölgedeki tüm canlıların mücadelelerine gönülden destek olmaktadır.

Alakır Vadisinin canlı,cansız tüm varlıkları adına,

sevgi,barış ve kardeşlikle...

'en son ağaç kesildiğinde
en son nehir çekildiğinde
paranın yenmeyeceğini anlayacaksınız'.